Dinliyoruz muyuz?
İnsanoğlu
hayatın her alanında iletişim kurma ihtiyacı duymuştur. Kim olursak olalım, ne iş yaparsak yapalım doğru iletişim
kuramadan sağlıklı bir iş yaşamı ve sağlıklı
bir özel yaşam
gerçekleşemiyor. Dolayısıyla, iletişimin dört temel türü olan yazmak,
okumak, dinlemek ve konuşmak konusunu iyi bilmemiz bir tercih değil, kaçınılmaz
bir zorunluluk. İyi iletişim başarılı bir organizasyonun anahtarıdır, çatışmayı
azaltır, işyeri moralini iyileştirir, yaratıcı düşünceyi dolayısıyla da
yeniliği teşvik eder. Yapılan araştırmalar liderlerin çalışan memnuniyetini,
motivasyonunu, üretkenliğini ve iş yeri sadakatini doğrudan etkilediğine, bu
konuların %70’inden liderlerin sorumlu olduğuna ve bu noktada doğru iletişimin
gerekliliğine dikkat çekiyor. Yine yapılan diğer araştırmalarda yaşadıkları
topluma fayda üreten başarılı kişilerin empati kurma becerilerinin oldukça
gelişmiş olduğu saptanmıştır.
Daha
önceki yazılarımda da belirtmiştim, pandemi sonrası yeni dönemde “çeviklik”, “dijital dönüşüm” ve
“insan kaynakları yönetimi” işletmeler için artık olmazsa olmaz.
Unutmamalıyız ki, dünya artık bir mahalleye dönüşmüş durumda ve artık küresel
rekabet ortamına uyum sağlamalıyız. Her gün daha da karmaşıklaşan yönetimlerin, çeşitli konu alanlarında bilginin artması
ve bunun sonunda artan uzmanlaşma, hızla artan teknolojik gelişmeler yukarda
belirtmiş olduğum üç önemli unsurun ayrılmaz bir parçası olan iletişimin
hızla artan önemini daha
da öne çıkarıyor.
Yeni
dönemde ilk şokun etkisini azar azar üzerimizden atmış olsak da hala eski iş
yapışlarımızdan kopamadığımızı, bahanelerimizden sıyrılamadığımızı, bırakın
yeniye hazır olmak, yeniye doğru bir köprü dahi kuramadığımızı üzülerek
gözlemliyorum. Ülkemizde iletişim konusu hala her alanda güçlendirmemiz gereken
en zayıf yanlarımızdan biri. Bunun en önde geleni de “dinlemek”. Maalesef gerek sosyal ve iş yaşamamızda hala
dinleyemiyoruz. Anlamak için odaklanmıyoruz. Önce anlaşılmak istiyoruz. Bir
başucu kitaplarından olan Stephen R. Covey’in “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabında Covey “Duygusal Banka Hesapları” yaratmaktan
söz eder. Empatiyle dinlemenin duygusal banka
hesabına yatırılan büyük bir meblağ olduğunu belirtir. Kitabında ayrıca “Dört Otobiyografik Karşılık” tan da bahseder. Ülkemizde çok yaygın bir dinleme şekli olduğu için bunu
özellikle belirtmek istedim. Bu tarz dinleme şeklinde şu dört karşılıktan
birini seçme eğilimimiz vardır. Kitabın kapağını tekrar açarak aynen
aktarıyorum: “Değerlendiririz; ya da kabul ederiz, ya da etmeyiz. Sondaj
(yoklama) yaparız; kendi değer ölçülerimize göre sorular sorarız. Öneririz;
kendi deneyimlerimize dayanarak fikir veririz. Ya da yorumlarız; insanları
kavramaya, onların amaç ve davranışlarını, kendi amaç ve davranışlarımıza göre
açıklamaya çalışırız... Verdiğimiz bu karşılıklar doğaldır. Bu senaryolar
içimize işlemiştir. Yaşamımız bunların modelleri etrafında döner. Ama bunlar
gerçekten anlama yeteneğimizi nasıl etkiler?”
Bir
durup kendimize bakalım, söyle bir öz değerlendirmemizi yapalım.
Kendimize
önce şu soruları soralım:
Çalışanımı
en son baş başa ne zaman dinledim? Anlamak için mi yoksa yanıtlamak için mi
dinledim? Dinlerken samimi ve içten miydim yoksa dinlermiş gibi mi yaptım?
Dinlerken cümlesini bitirmesini bekledim mi yoksa sürekli konuşarak onu böldüm
mü? Onu nutuk atmadan ya da söylediklerine kendi yaşam öykümü katmadan
dinleyebildim mi? Onu ön yargılar, varsayımlar üzerine ve genelleme yaparak mı
dinledim? Vücut dilim nasıldı? Onun önem verdiği şeye aynı derecede önem verdim
mi? Dinlediğimden ne öğrendim?
Sonra
da şunları soralım:
Dinleme ve empati
kurma becerilerinde ne kadar başarılıyım? Empatik dinleyebiliyor muyum? Aktif
dinleyebiliyor muyum? Bu konulardaki yeterliliğimi nasıl ölçebilirim? Bu
konularda eğitim aldım mı ya da almalı mıyım?
Etkin dinlemenin iş yerinde bir alışkanlığa dönüşebilmesi için ne yaptım
ya da bir şeyler yapmalı mıyım?
Sona doğru gelirken vurgulamak
isterim ki, dinleme en önemli iletişim becerilerinden biridir. Dinleme
aracılığıyla, insanlar birbirlerine yakınlaşır, birbirlerini daha yakından
tanıma fırsatı bulur. Birbirimize değer verdiğimizi göstermiş oluruz.
İlişkiler, derinleşip zenginleşir. Çevremizde iyi insanlar biriktiririz.
İşletmelerde de bu böyledir, çalışan duyulmak ister, düşüncesinin değerli
olduğunu ve eylem adımlarına dönüştürüleceğini açıkça bilmek ister.
Unutmayın ki, dinlememek kaybedilen yetenek anlamına
gelebilir dolayısıyla dinlememenin maliyeti düşündüğünüzden belki de çok daha
büyük!
Comments