Share

Organizasyonların bel kemiği

Pandemiydi, döviz kriziydi derken organizasyonlar olarak tam anlamıyla neye uğradığımızı şaşırdık. Yeni iş yapışları, yeni modeller geliştirmeye çalıştık, kimi zaman yanıldık, sonra yeniden tasarladık. Evet, hep birlikte, el birliğiyle ayakta kalmaya çalıştık. Güzel de yaptık! Güzel yaptık yapmasına, evet de, işletmeler olarak bu sürecin başarıyla üstesinden gelmemizde önemli rol oynayan perde arkası gizli kahramanlarımız da vardı ki işte esas onların yaptıkları takdire şayandı. Evet, işletmelerin bel kemiği, üst yönetimin stratejik ortağı “İnsan Kaynakları Profesyonelleri”nden bahsediyorum.  Geriye dönüp bir bakın, her biri de adeta birer kriz lideri, birer psikolog rollerini de üstlenmemişler miydi? Çalışanın memnuniyetini sağlayan, aidiyet duygusunu kaybetmemeleri, hatta geliştirmeleri için yüz yüze ya da uzaktan adeta bir orkestra şefi gibi canla başla çalışmadılar mı? Hem de öyle güzel çalıştılar ki!
Organizasyonel yapıların en önemli yapı taşı tartışmasız İnsan Kaynakları departmanları. Yazılarımda, özellikle son zamanlarda, hep belirtiyorum, insanın değeri ve önemi bundan sonra daha da ön plana çıkacak. Daha geçenlerde yapay zekâ ve akıllı makinelerin çalışanların yerini alması ile ilgili ürkütücü tahminler yapıyorken odağımız birden bire insana, insan kaynağının önemine yöneldi. Artık işletmeler için tamamıyla insan merkezli olmak, insan odaklı ilkeleri temel almak şart. Bundan sonra liderler çalışanların sadece kariyer planını değil potansiyellerini açığa çıkarmaları, kendilerini yeniden keşfetmelerini desteklemek de zorunda. İşletmelerin beceri geliştirmeye (upskilling) ve yeniden beceri kazandırmaya (reskilling) yatırım yapması şart. Artık organizasyonlar değil “insanlar” diyeceğiz, işletmenin kar etmesinden ziyade “müşterek refah”ı konuşacağız. Öğrenme çevikliği sadece liderler için değil işletmelerdeki herkes için "olması gereken" bir değer olacak.  Yani bundan sonra ayakta kalma stratejisi olarak ihtiyacımız olan güç artık “ben” değil ancak “biz” bakış açısıyla elde edilebilecek. Başarılı iş sonuçları üretmek için artık teknoloji ve insanı entegre eden yeniden yapılandırılmış “süper ekipler” oluşturmak için stratejiler geliştireceğiz. Bunların hepsini yapacağız, yapmak zorundayız! 
Bu arada, söz etmeden geçmek istemem, The RBL Group'un kurucu ortağı ve en etkili İK liderlerinden, modern İK'nın babası Dave Ulrich’in "Now is the time to reinvent HR" (Şimdi İK'yı yeniden keşfetme zamanı) başlıklı röportajını da mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Bu röportajda, bir İK uzmanı olarak nasıl daha etkili olabileceğinizi öğrenecek, Dave Ulrich’ ten profesyonel bir kariyer için çok önemli tavsiyeler, değerli ipuçları almış olacaksınız.
Özetle, açıkça görülüyor ki, küresel rekabet ortamında işletmelerimizin ayakta kalabilmeleri için İnsan Kaynaklarının geleceğinin hem odağı hem de etki alanı genişlemek zorunda. Bu doğrultuda, insan kaynakları profesyonelleri bundan sonra odağını sadece çalışanlardan değil kurumun bütününe tüm işgücünü kapsayacak şekilde kaydırması, iş ekosistemine doğru kapsayıcı bir şekilde genişletmesi gerekiyor. Hal böyleyken, kovid virüsü ve döviz krizi ile mücadele eden -hatta, boğuşan demem gerekiyor- işletmelerimiz insan kaynakları yönetiminde şart olan bu yeni vizyon için herhangi bir stratejik planlama yapabildi mi? Ya da bu yeni vizyona ne kadar hazırlar? Peki, devletimiz işletmelerimizin bel kemiği olan “İnsan Kaynakları Profesyonelleri” nin üstleneceği bu yeni sorumluluklarında onların yanında durmak, onlara destek vermek için acaba ne gibi tedbirler aldı, ya da aldı mı, ya da alacak mı? 

Comments

Leave a comment